İstanbul Resitalleri  
 

 



 

Program Notları
Resital No:14, Sezon: 2, 2008-2009/4
JOHN O'CONOR
15 Ocak 2009, MKM Mustafa Kemal Merkezi, İstanbul

FRANZ JOSEPH HAYDN (1732-1809)

18. yüzyıl Klasik dönem müziğinin önde gelen temsilcisi hiç kuşkusuz Franz Joseph Haydn'dır. Müzik formları ve biçimlerine getirdiği yenilikler, senfoni, sonat gibi önemli müzik türlerinin şeklini veren besteci, kendinden sonraki birçok besteciye bu bakımdan yön vermiştir. Anılmaya değer üretkenliği, onun çok sayıda eser tamamlamasına olanak sağlamıştır. Yazdığı 104 senfoni ile "Senfonin Babası" sıfatını kazanmıştır. Ayrıca birçok opera, oratoryo, yaylı çalgı dörtlüleri, piyano sonatları ve çeşitli oda müziği eserleri yazmıştır.
Piyano Sonatı, No. 47 Hob.XVI No: 32 Si minör
Franz Joseph Haydn, üretken besteciliğinin yanı sıra aynı zamanda iyi bir klavsen virtüözü olarak anılmalıdır. Yaşamı boyunca bu enstrüman için 62 adet sonat bestelemiştir. Böylece Haydn, müzik tarihinde bugünkü haliyle bilinen sonat kavramının ilk örneklerini bu eserler ile vermiştir. Aslen klavsen için yazılan bu sonatlar doğal olarak günümüzde piyano ile çalınmaktadır. Bu sonatlardan 47 numaralı Si minör Sonat, bestecinin olgunluğa eriştiği son yaratıcılık döneminin ürünüdür. Üç bölümden oluşur: orta yürüklükte başlayan bir ilk bölüm "Allegro moderato", Klasik dönemde oldukça popüler bir saray dansı olan "Menuet" ve çok hızlı tempoda çalınması gereken bir son bölüm "Finale". (Süre: 12 dk.)

FRANZ SCHUBERT (1797-1828)

19. yüzyıl Romantik dönem müziğinin ilk önemli bestecisi Franz Schubert olarak gösterilmektedir. Oldukça kısa süren ömründe (31 yıl) çok sayıda eser tamamlamış olan Schubert, müziğindeki lirik, şiirsel romantizm ile müzik tarihinde vazgeçilmez bir konuma sahip olmuştur. Özellikle bulduğu melodilerin akıllarda kalan güzelliği, onun müziğini ölümsüzlüğe kavuşturmuştur. 600'den fazla lied (şarkı), 9 senfoni, piyano için sonatlar ve yaylı çalgı dörtlülerinin her biri ayrı bir önem ve güzelliğe sahiptir.
Dört Impromptu, Op. 90 D. 899
Impromptu kelimesi, "doğaçtan gelen" anlamına gelmektedir. Piyano başında yapılan doğaçlama bir müzik, o anki ruh halinde yola çıkarak yaratılan temalar,  Impromptu türünü açıklayabilecek özelliklerdir. Özellikle 19. yüzyıl Romantik dönem müziğinde bestecilerin sık kullandığı bir müzik biçimi olan Impromptu'nün ilk önemli ve başarılı örneklerini ise Franz Schubert vermiştir. Toplam sekiz adet Impromptu bestelemiş olan Schubert'in ilk dört Impromptu'sü bir set, diğer dördü ikinci bir seti oluşturur. İlk setin bir numaralı Impromptu'sü Do minör tondadır. Orta yürüklükte bir tempoda akan müzik melankolik bir havadadır. Başta duyulan hüzünlü bir tema, sonra yerini daha umut dolu ikinci bir lirik temaya bırakır. Bu iki tema arasında diyalog şeklinde gelişen ve sakin bir ruh halinde sona eren parça, Schubert'in müziğindeki şiirsel güzelliğe bir örnektir. İki numaralı Mi bemol majör Impromptu ise hızlı tempolu ve yorumlaması teknik açıdan zordur. Sağ elde duyulan akıcı iniş çıkışlar, durmak bilmeyen bir hareket kazandırırken zarafetten yoksun kalmaz. Buna karşılık, parçanın ortasında Si minör hızlı bir dans etkisi veren bir ara müziği vardır. Baştaki kesite tekrar dönüldükten sonra eser, asabi bir bitirişle aniden sona erer. Üç numaralı Impromptu'de sakin ortama tekrar kavuşuruz. Bu parçanın tonu Sol bemol majördür ve huzurlu hava etrafa hâkim olur. Bu parça, daha sonraları Impromptu türünün örneklerini verecek bir başka büyük besteci Chopin'e yön verecektir. Setin son Impromptu'sü ise La bemol majördür. Sağ elde duyulan arpejler, parçanın ana unsurudur. Genel ruh hali olumlu ve umut dolu olan bu ilk kesitin ardından, bu ruh halinde karşıtlık oluşturacak karamsar havada bir ikinci kesit başlar. Müziğin hareketi daha yavaşlar, piyanodan daha koyu renkler çıkmaya başlar. Ne var ki, bu kesit yerini parçanın başındaki arpejlere bırakır ve eser olumlu bir havada sona erer. (Süre: 27 dk.)

LUDWIG VAN BEETHOVEN (1770-1827)

Müzik tarihinin en mükemmeliyetçi ve çığır açan bestecisinin kim olduğuna dair soruya verilebilecek en iyi yanıt, kuşkusuz Beethoven olurdu. Yazdığı 9 senfonisi müziğin anayasası olarak kabul edilmiş, piyano sonatları piyanistlerin günlük duası haline gelmiş, kısaca yazdığı eserler ile devrim ve yenilikler yaratan bir dahi konumuna ulaşmıştır. Müzikte Klasik dönemi sonlandırmış, kendinden sonra yaşam bulacak olan müzikte Romantik dönemin kapılarını açmıştır.
6 Bagatel, Op. 126
Bagatel, kısa ve karakteristik müzik parçası anlamına gelir. Kısa bir öyküyü anlatan havaya sahip bu kısa parça türü, Beethoven'in sevdiği bir müzik biçimi olmuştur. Bestecinin yazdığı 6 adet Bagatel, opus 126 sayısını taşır ve sen dönem eserleri arasında önemli bir yere sahiptir. Birinci parça Sol majör tondadır ve huzur dolu bir hava içindedir. Buna karşılık ikinci parça Sol minör tondadır ve huzursuz, endişe duygusu içindedir. Üçüncü parçada Beethoven sakin atmosfere geri dönmüş ve Mi bemol majör tonda yazılmış bu parçada zarafeti tüm güzelliğiyle yakalamıştır. Dördüncü parça Si minör tonda bir köy dansı havasındadır, canlı bir tempoyla çalınır. Yine karşıtlık oluşturacak sakinlikte olan beşinci parça Sol majör tonda ve orta yürüklükte bir tempoda çalınır. Son parça Mi bemol majör tondadır, aniden ve çok aceleci bir tavırla başlasa da, hemen arkasından şiirsel bir melodi duyulur. Bir sözsüz şarkı gibi tınlayan bu kesit, başladığı gibi aniden bitiriş kararının alınması ile bir anda sona erer. (Süre: 25 dk.)
Piyano Sonatı, No. 21 Op. 53 Do majör "Waldstein"

  1. Allegro con brio
  2. Introduzione. Adagio molto - ataca
  3. Rondo. Allegretto moderato - Prestissimo

Beethoven'in eserleri müzik tarihçileri ve uzmanlar tarafından üç döneme ayrılmaktadır. İkinci dönem, yani "Orta Dönem"inde Beethoven, piyano için yazdığı sonatlara ağırlık vermiştir. Bu sonatlar arasında kuşkusuz en ünlü örneklerden biri "Waldstein" sonatıdır. Tam adıyla Kont Ferdinand Ernst Gabriel von Waldstein, Beethoven'in sonatını ithaf ettiği şahıstır. Besteciye maddi ve manevi yardımda bulunan bu müziksever asilzade, aynı zamanda Beethoven'in yakın dostudur. Eser, Beethoven'in karakteristik enerjisini, kahraman ruhunu yansıtır ve piyanoyu bir orkestra havasında kullanmıştır.
Birinci bölüm, kararlı bir havada ve çabuk tempoda çalınan bir ilk kesit ile başlar. Buna karşılık, daha sonra duyulacak olan ikinci bir kesitte, daha sakin ve huzurlu bir havada diğer bir temayı duyarız. Bunun ardından gelen gelişim kesitinde ise bölümün genel havasındaki kararlılık etkisini sürdürmeye devam eder ve güçlü bir bitirişle sona erer. İkinci bölüm, çok yavaş tempoda ve soru sorar bir ifade ile başlar. İlk bölümdeki heyecan dolu kararlılığın yok olduğu bu bölümde zaman durmuş gibidir. Fakat bu havada kalmışlık hissi çok geçmeden yerini üçüncü bölüme bırakır. Bu son bölüm, önce bir söylenti, mırıldanma gibi başlar, fakat sonra gerçeğe dönüşür ve kendinden daha emin bir hal alır. Bölümün bu ilk kesiti gelgitler ile doludur: kendinden emin olma hali bazen aniden soru işaretleri ile yarıda kesilebiliyor. Fakat Prestissimo, yani olabilecek en hızlı tempoda çalınan kesite gelindiğinde kuşkular geride kalmıştır ve eser etkileyici bir görkem havasında sona erer. (Süre: 30 dk.)

Can Okan, Aralik 2008


.
 
   

İ S T A N B U L Istanbul Recitals    RESİTALLERİ
 
MK