Program Notları
Resital No:40, Sezon:5, 2011-2012/2
TAMARA STEFANOVICH
19 Kasım 2011, Sakıp Sabancı Müzesi 'the Seed', İstanbul

BELA BARTOK (1881 - 1945)

Avusturya-Macaristan doğumlu Macar besteci ve piyanist Bartok, Budapeşte Kraliyet Müzik Akademisi'ndeki eğitimi sırasında Liszt'in müziğinin etkisiyle bölgenin halk müziklerine odaklanmış daha sonra gerçek Macar müziği olarak saydığı Macar köylü halk müziği ezgilerini kendi yapıtlarında kullanmış ve benzer yeni ezgiler yaratmıştır. Piyanistlik kariyeriyle birlikte 1907'de Kraliyet Akademisi'nde piyano profesörü olarak ders vermeye başlaması onun Macaristan'da kalarak özellikle deTransilvanya bölgesinden daha çok halk şarkıları derlemesini sağlamıştır. I. Dünya Savaşı öncesinde Orta Avrupa ve Balkanlar (hatta Türk) halk müziğini derlemeye yönelik gezilerine savaşın başlaması üzerine ara verince tekrar bestelerine geri dönmüş; 1914-1916 yılları arasında uluslararası ününü kazandığı "Tahta Prens" balesini bestelemiştir. 1923'de piyano ögrencisi Ditta Pásztory ile evlenen Bartok, bu evlilikten doğan oğlu Peter'ın müzik dersleri için 6 ciltlik piyano parçaları bestelemiştir. Bu piyano parçalarının bir derlemesi olan "Mikrokosmos" bugün piyano öğrencileri arasında yaygın olarak çalınır. Bu onun Avrupa'da yazdığı son yapıtı olmuştur. Bartok, 1936 yılındaki Türkiye gezisinde Adnan Saygun ile birlikte Anadolu'yu dolaşmış ve özellikle Osmaniye yöresindeki türküleri birlikte notalamışlardır. II. Dünya Savaşı'nın çıkmasından sonra Bartok'un Avrupa'dan ayrılma isteği giderek artmıştır. Nazilerin Almanya'da yönetimi ele geçirmelerinden sonra Nazi karşıtı biri olarak oradaki dinletilerden uzak durmuş ve Alman yayıncısından ayrılmıştır. Bu arada, "Mavisakal'ın Kalesi" operasında ve "Olağanüstü Mandarin" balesinde gözlemlenen özgür düşünce yapısı, onun Macar sağcıları ile başının derde girmesine yol açmıştır. Bu dönemde eşiyle ABD'ye göç eden besteci, göç ettiği yeni topraklarda kendini hiçbir zaman rahat hissetmemiş ve yeni şeyler yazmakta zorlanmıştır. ABD'de tanınmıyor olmasının ve müziğine ilgi duyulmamasının da bunda etkisi olmuştur. Eşiyle dinletiler vermişler, bir ara Yugoslav halk şarkılarının derlenmesi üzerine burs almışlar ama ekonomik durumları hiç iyiye gitmemiştir. Sağlığı da giderek bozulmaya başlayan besteci kemik kanserinden 1945'te New York'ta yaşamını yitirmiştir. Son günlerinde bestelediği ve yarım kalan viyola koçertosunu daha sonra öğrencisi Tibor Serly tamamlanmıştır. Macaristan'da komünizmin sona ermesinden sonra naaşı New York'tan, Budapeşte'ye gönderilmiş ve devlet töreni ile Farkasreti Mezarlığı'na defnedilmiştir.

3 Burlesques
1908 yılında piyano için bestelenmiş ve ilk kez 1911 yılında Dover Yayınevi tarafından yayınlanmıştır. Erken 20.yy dönem eseridir. Op.8c katalog numarası ile kayda alınmıştır. İlk bölüm Querelle, ikinci bölüm "Un peu gris" ve canlı bir final bölümü olmak üzere üç bölümden oluşur.

GYÖRGY LIGETI (1923-2006)

Çağdaş klasik müzik bestecisi György Sándor Ligeti, Yahudi bir ailenin oğlu olarak Târnăveni'de (Macaristan) dünyaya geldi. Yirmili yaşlarına geldiğinde Macaristan toprakları Yahudi vatandaşları için dönemin en zor günlerine tanıklık ediyordu. Ligeti, 21 yaşında (1944) bir milyondan fazla yahudi çocuğun öldürüldüğü Holocaust'a (toplama kampı) gönderildi. 16 yaşındaki erkek kardeşi Mauthausen'e ve ebeveyinleri ise Auschwitz'e gönderildi. Bu günlerin ardından Ligeti'nin yakın ailesinden hayatta kalan tek kişi annesi oldu. Savaş'ın ardından Ligeti, müzik çalışmalarına Budapeşte'de devam etti. 1949'da Franz Liszt Müzik Akademisi'nden mezun oldu. Budapeşte'deki okuluna bu kez öğretmen olarak geri döndü. Aralık 1956'da Macar İhtilali'nin Sovyet ordusunca bastırılmasından iki ay sonra eski eşi Vera ile Viyana'ya kaçtı ve 1968'de Avusturya vatandaşı oldu ve 14 yıl Macaristan'a geri dönmedi. 1982'de jüri üyesi olarak Budapeşte'ye davet edildi. Bu seyahati dönüşünde bir çok Macar bestesini Budapeşte'de bıraktı ve sadece çok önemli bulduğu eserlerini yanına aldı. Bunun nedenini artık eski müziğe ilgi duymadığı ve artık 12 tonlu müziğe inandığı şeklinde açıkladı. (12 tonlu müzik, Schoenberg tarafından keşfedilen yeni müzik besteleme metodu) Viyana'ya döndükten birkaç hafta sonra Köln'e taşındı ve burada yeni çağdaş müzik stilleri ve metodları hakkında birçok yeni şey öğrendi Stockhausen ile birlikte müzik çalışmaları oldu ve elektronik müziğe ilgisi arttı. 1960'larda Ligeti'nin çalışmaları beklediğinden daha büyük bir başarı yakaladı. Yaşamının son dönemlerinde bestelediği piyano için etüdler çağdaş kompozitörlerin eserlerini seslendiren Pierre-Laurent Aimard, Fredrik Ullén ve daha pek çok önemli yorumcunun albümlerinde yer aldı. 1973 ve 1989 yılları arasında Almanya'nın önemli üniversitelerinden "Hamburg Hochschule für Musik und Theater"da profesörlük yaptı. 1992'de İngiliz Kraliyet Akademisi Onursal Üyeliği verildi. Kötüleşen sağlığı nedeniyle 12 Haziran 2006'da 83 yaşında Viyana'da yaşama veda etti. Ailesi, hastalığı veya ölüm sebebi ile ilgili bir açıklama yapmamayı tercih etti. Cenazesi önce Viyana Krematoryum'unda tutuldu, Avusturya Cumhuriyeti ve Macaristan Cumhuriyeti'nin kültür bakanları saygılarını sundular ardından külleri Viyana şehri tarafından anısına ithaf edilen mezara gömüldü. Mezarı, Beethoven, Brahms, Schoenberg, Salieri ve Schubert gibi pek çok tanınmış ismin mezarı ile aynı yerde Viyana'daki meşhur Zentralfriedhof Mezarlığı'nda bulunuyor.

Etüdler
György Ligeti'nin solo piyano için yazdığı çok sayıda müziklerin arasında en önemlileri, üç cilt halinde yazdığı toplam 18 adet Etüd olarak gösterilebilir. 20. yüzyıl piyano müziğinin temel taşları sayılan bu Etüdler, yorumcuya teknik bakımdan olağanüstü sayılabilecek zorluklar sunar. Her bir etüd, farklı bir piyano çalış tekniği üzerine yoğunlaşır. İlk cilt (1985) 6 adet Etüd, ikinci cilt (1988-1994) 8 adet Etüd, üçüncü ve son cilt (1995-2001) ise 4 adet Etüd içerir. Ligeti aslında ilk başta Debussy'nin etüdlerini model alarak her biri altı etüdden oluşan iki kitap halinde etüdlerini yayınlamaya niyetlenmiş fakat çalışmanın kapsamı giderek genişlemiştir. Üçüncü cilde daha fazla parça yazmaya niyetlenmiş fakat hastalığı nedeniyle son cildi tamamlayamadan yaşama veda etmiştir. Son ciltte yer alan etüdler ilk iki cilde göre biraz daha durgun, yalın ve teknik zorluklardan arındırılmış parçalardır.

FRANZ LISZT (1811-1886)

Macar kompozitörü ve piyanisti Franz Liszt, klasik müzik evreninin en karizmatik müzisyenlerinden biridir. Kiliseden, tiyatrodan, felsefeden etkilenmiş, hayatı boyunca değişik alanlara bakmış olmakla birlikte tüm serüvenleri içinde ‘Piyano’ hep merkezde kalmıştır. Bugünün piyano resitali kavramı Liszt tarafından geliştirilip olgunlaştırılarak bugünkü formunu kazanmıştır. Orkestral bir form olan ‘senfonik şiir’de yine Liszt’in buluşudur. Liszt’in babası Haydn’ın orkestrasında çelist olarak çalışan saygın bir müzisyendi. İlk piyano derslerini Liszt’e babası verdi. 6 yaşında piyanoya başlayan Liszt, 8 yaşına geldiğinde ilk bestelerini yapmaya başlamıştı. 1821’de eğitim için Viyana’ya götürülen Liszt, Salieri’den ders almaya başladı. 1823’de Beethoven tarafından alnından öpülerek kendi deyişiyle müziğe vaftiz edildi. Aynı yıl ailesinin Paris’e taşınması nedeniyle Paris’e gitti. İlk evliliğini, ilişkileri başladığında evli olan Kontes Marie D’Agoult ile yaptı. Hayatı boyunca içlerinden biri de Wagner’in eşi olmak üzere birkaç evlilik yaptı. Kadınlar arasındaki popülerliği sık sık farklı bir kente taşınmasına yol açtı. Gençliğinde kilisenin etkisinde kapalı içe dönük bir yaşam süren Liszt, Paganini’yi dinledikten sonra değişip piyano ve konserlere açıldı. Döneminin en büyük piyanisti olan Liszt, piyanonun o güne kadar yazılmış en zor eserlerini yazmıştır. (Anne Pelegrinage) Kompozitörlüğünde Chopin ve Berlioz’den etkilenen Liszt’in armonik dilinden Ravel ve Wagner ciddi biçimde etkilenmiştir. 1847’den sonraki döneminde Weimar’ı bir müzik merkezi haline getirmek için çalışmıştır. Liszt, klasik müzikte romantik dönemin en merkezi figürlerinden biridir. Büyüleyici piyanizmi ile yaşadığı dönem boyunca Avrupa’yı ateşe verdi. Piyanizmine oranla daha yavaş yaygınlaşan kompozitörlüğünün yanısıra değerli bulduğu diğer müzisyenlerin çalışmalarının yerleşmesi ve yaygınlaşması için büyük emek vermiş, müzik eğitimine doğrudan katkıda bulunarak bir çok öğrenci yetiştirmiştir.

Variations on "Weinen, klagen, sorgen, zagen”
Johann Sebastian Bach'ın "ağlamak" "dövünmek" "üzülmek" "endişelenmek" başlığını taşıyan 12 numaralı kantatından ilham alan Liszt, 1859'da bu kantat üzerine piyano için prelüd yazmaya başlamış daha sonra bunu çeşitleyerek genişletmiştir. 1862'de kızı Blondine'nin ölümü üzerine bu prelüdleri 30 çeşitlemeden oluşan bir sete dönüştürmüştür.

CLAUDE DEBUSSY (1862-1918)

20. yüzyılın başında sanat dünyasının baş aktörlerinden biri olan Debussy, aynı zamanda müzik tarihindeki en önemli Fransız bestecilerden biri olarak kabul edilmektedir. Claude Debussy, en önemli eserlerini piyano için bestelemiş, eserleriyle piyano çalma tekniklerinde devrim yaratmıştır. Frederic Chopin’den bu yana piyano müziğinin en önemli bestecisi sayılır. Debussy, tam anlamıyla bir empresyonist bestecidir. Debussy’nin eserleri, sahip oldukları kalıcı karakteristik özelliklerle birlikte, adeta Claude Monet’nin resimlerinin işitsel halidir. Onun müziği, müzikteki “empresyonizm” kavramını tam olarak tanımlar, geç Romantizm ile erken 20. yüzyıl Modernizmi arasındaki geçişi temsil eder. 1875 yılından sonra beste yapan diğer müzisyenler gibi, Debussy’nin müziği de kök ses odaklılık ve A-B-A formu gibi kısıtlamalardan uzaklaşmış; yoğun bir şekilde betimleyici, çoğunlukla duygusal, hatta onun da ötesinde, ruh hallerini yansıtan özellikte olmuştur. Debussy, orkestra, solo piyano, oda orkestraları için ve vokal eserler yazmıştır. Aryalarla tanımlanmaktan öte, baştan sona bir vokal ve orkestra dokusu taşıyan ilk opera olan "Pélleas et Mélisande"yi de Debussy bestelemiştir. Debussy’nin piyano eserleri, hem onun piyanodaki sezgisini, hem de Wagner ve zorlu piyano besteleriyle çağının armonik ve teknik ufuklarını genişleten Liszt’ten aldığı ilhamı yansıtmaktadır. Debussy’nin, döneminin resim sanatında olduğu gibi, zihnindeki görüntülerle müziğini birleştirebilmesi sonucunda, “Reflets dans l’eau” (Suda yansımalar), “La Cathédral engloutie” (Yutulmuş katedral) ve belki de en ünlü eserlerinden biri olan “Clair de lune” (Ayışığı) gibi şaşırtıcı derecede güzel müzikal manzaralar ortaya çıkmıştır. Kansere yakalanan ve bu hastalık yüzünden enerjisi tükenen Debussy, her şeye rağmen beste yapmayı sürdürmeye çalışmış ancak 1914’te I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesi üzerine müziğe olan ilgisini kaybetmiştir. “Bu kadar insan kahramanca ölümle yüzleşirken ne gülebildiğini ne de gözyaşı dökebildiğini” söyleyerek 1 yıl süren bir sessizliğe gömülmüş ardından besteleriyle mücadeleye katılması gerektiğini düşünerek en son eserlerini vermiştir. Büyük besteci Mart 1918’teki Paris bombardımanında hayatını kaybetmiştir.

Prelüdler
Debussy'nin solo piyano için yazdığı prelüdleri, 12'şerlik setler halinde iki ayrı kitapta toplanmıştır. Debussy'nin prelüdlerinde Bach ve Chopin'in prelüd setlerinde olduğu gibi aynı belirgin ton görülmez. ilk set 1909-1910, ikinci set 1912-1913 yılları arasında yazılmıştır. İlk setin tamamı Mayıs 1911'de Salle Pleyer ve Jane Mortier tarafından Paris'te ve ikinci setin tamamı ise Haziran 1923'te Walter Morse Rummel tarafından Londra'da ilk kez seslendirilmiştir. Des pas sur la neige, birinci sette; ondine, La terrasse des audiences du clair de lune, Les Fées sont d´exquises danseuses ve Feux d´artifice ikinci sette yer almaktadır. İkinci sette yer alan prelüdlerde temanın gittikçe bilmece gibi bir havaya bürünerek ima edilenin iyice soyutlandırılması buna karşın yapı, armoni, ritmik iskeletin ilk sete göre daha belirginleşmiş olması bu sette yer alan prelüdlerin ortak özelliğidir.

Ondine

Ondine, mitolojik bir su perisidir. Parça, Re Majör tonda 6/8'lik ölçüdedir. Ondine'in suyun altındaki ruh hallerini ve başı boşluğunu değişken arpejler ve oyuncu scherzando çıkışlarla anlatır. Ondine de diğer tüm periler gibi çok güzel ve ölümsüzdür. Eğer bir ölümlüyü sever ve birlikte olacak olursa kendisine can verilecek ve ölümsüzlüğünü kaybedecektir. Ondine'in laneti veya Ondine'in Uykusu olarak bilinen mitolojik efsanede de Ondine, aşık olduğu adam ile evlenir ve ona bir oğlan çocuğu verir ancak doğurduktan hemen sonra ölümsüzlüğünü kaybettiği için yaşlanmaya başlar ve kocasının ilgisini kaybeder. Ondine bir gün nehir kenarında kocasını başka bir kadının kollarında görür. Yanlarına gider ve kocasına dokunarak "uyanık kaldığın sürece aldığın her nefeste bana sadık kalmaya yemin etmiştin, şimdi bu sözünü tut ve uyanık kal çünkü eğer uyursan öleceksin" der.

Des pas sur la neige
Başlığı, kardaki ayak izleri anlamına gelen bu prelüd Re minör tonda 4/4'lük ölçüde yazılmıştır. 12 prelüdden oluşan ilk setin altıncısıdır. Burada, Debussy'nin hüzünlü ve ağır tempoda tasvir ettiği doğa, hüzne ve yalnızlığa terk edilmiş ıssız ve buzlarla kaplı bir manzaradır. Debussy "Ritim, hüzünlü ve donmuş doğadaki derinliğin tını olarak değerini yansıtmalıdır."der. Parça teknik açıdan kolay gibi görünse de seslere tam değerini veren ve notaları ara vermeden birbiri ardına bir bütün olarak yorumlamayı gerektiren müzikal bir melodiye ihtiyaç duyar çünkü artık geride kalan sadece ayak izleri olacaktır.

La terrasse des audiences du clair de lune
"Ay Işığında Buluşma Terası" başlığını taşıyan bu prelüd'de Debussy bir Paris gazetesinde gördüğü haberden ilham almıştır. Haberde, 1912'de bir Hindistan valisi ay ışığındaki terasta kabul töreni vermektedir. Debussy bu manzarayı biraz oryantal ve gizemli pasajlarla ve üstün bir hayalgücüyle tasvir etmiştir. Popüler bir Fransız çocuk şarkısı olan Au clair de la lune ‘ezgisini anımsatan girişle başlayan sakin bir prelüddür. Fa diyez minör tonda, 6/8'lik ölçüde ağır bir tempodadır. Les Fées sont d´exquises danseuses "Periler Zarif Dansçılardır" başlığını taşıyan bu parçada Debussy, kızına hediye edilen J.M. Barrie'nin "Peter Pan Kensington Bahçelerinde" adlı kitabındaki Arthur Rackham'ın resimlerinden esinlenmiştir. Masalsı bir hava içinde ve uçucu figürlerle hayal dünyasından bir dansı yansıtır. Re bemol Majör tonda, 3/8'lik ölçüde hızlı ve hafif tempoda bir prelüddür.

Feux d´artifice
"Havai Fişekler" başlığı taşıyan bu prelüd ikinci setin son parçasıdır. Uzaktan duyulan milli marş ve havai fişekleri ile 14 Temmuz Fransız Ulusal Bayramı'nı şiirsel bir dille tasvir eder. Liszt tarzında virtüözite efektleri içermesine karşın şiirselliği ön plandadır. 4/8'lik ölçüde Fa Majör tondadır. Paris’te gökyüzündeki havai fişeklerin müzikal bir portresidir adeta. Dinleyenin gözünde gerçekten de havai fişeklerin göz kamaştırıcı büyüsünü başarıyla canlandırır. Her an yeni bir patlamanın söz konusu olabileceğini hissettiren sürprizler, bu eseri rengarenk kılar. Harikulade arpejler, triller, süslemeler, ani akor pasajları, parçanın karakterini kurgular. Teknik bakımdan, prelüdler arasında virtüözite gerektiren en zorlayıcı eserdir.

OLIVIER MESSIAEN (1908-1992)

Modern müzik çağının Fransa'daki en büyük temsilcisi olarak gösterilen Olivier Messiaen, oldukça üretken bir besteci olmasının yanı sıra, yenilikçi ve sıradışı karaktere sahip bir figürdür. Müziğinde uzakdoğu gizemliliğine rastlanabilineceği gibi, koyu katolik karakterini, dindar kişiliğini de kendine has mistik bir dille yansıtmıştır. Neredeyse her tür çalgı grubu ve müzik türlerini değerlendirmiş olan Messiaen'in orkestra ve solo piyano için yazdığı eserler ayrı bir önem taşır. Besteci doğaya ve kuş seslerine ise anılmaya değer derecede özel bir ilgi beslemiş, kuş seslerini müzik yoluyla tasvir ederek kendine has bir renk yelpazesi ortaya koymuştur. Kuş sesleri Messiaen'in müziğinde önemli bir yere sahiptir, kuş seslerini büyüleyici derecede güzel bulmuş, hatta kuşların en iyi müzisyenler olduğunu düşünmüş, dünyanın farklı yerlerindeki kuş seslerini notalamış ve bunları müziğinde sıkça kullanmıştır. Renkleri kullanışındaki innovasyonu, zaman ve müzik arasındaki ilişki konsepti, kuş sesleri ve dini düşünceleri açıklama tutkusu Messiaen'ın müziğinin ayırıcı, belirgin özellikleridir. Messiaen, Avignon'da (Fransa) edebiyatçı bir ailenin iki oğlunda ilki olarak dünyaya geldi. Annesi şair, babası ise İngilizce öğretmeniydi ve W. Shakespeare'ın oyunlarını Fransızca'ya çeviriyordu. Messiaen ilerleyen yıllarda annesinin şiirlerinin onu derinden etkilediğini ve kariyerinde önemli bir yeri olduğunu ifade etmiştir. Birinci Dünya Savaşı'nın patlak verdiği günlerde babası orduya yazılınca annesi iki oğlunu da alarak güneydoğu Fransa'da oturan kardeşinin yanına yerleşti. Messiaen, burada piyano derslerine başladı, ilk ilgi duyduğu besteciler Debussy ve Ravel oldu. 10 yaşında ilk bestelerini yapmaya başladı. 1918'de babası savaştan dönünce Fransa'nın batısındaki Nantes'e yerleştiler. Piyano derslerine burada da devam etti. Bir yıl sonra 1919'da 11 yaşında Paris Konservatuarına girdi. Konservatuarda olağanüstü başarılı bir öğrenci oldu. Henüz öğrenciyken ilk besteleri (piyano için sekiz prelüd) yayınlandı. 1927'de Marcel Dupre'nin org kurslarına katıldı. Dupre onun yeteneğini şu sözleri ile açıklıyordu "Kursa ilk geldiğinde enstrümanı tanıtırken bir saat sessizce dinledi ve gitti. Bir hafta sonra tekrar geldiğinde Bach'ın Do minör fantazi'sini etkileyici bir şekilde çalıyordu" İki yıl sonra 1929'da Église de la Sainte-Trinite katolik kilisesine hasta olan organistin yerine vekaleten atandı. Organistin ölümü üzerine Dupre'nin de ısrar ve referanslarıyla 1931 yılından kilisenin daimi organisti oldu ve yaşamının son yıllarına kadar yaklaşık 60 yıl bu göreve devam etti. 1932'de kemancı ve besteci olan Claire Delbos ile evlendi. Birlikte beste yaptılar. Beş yıl sonra 1937'de oğulları Pascal doğdu. Eşi kısa bir süre sonra geçirdiği bir operasyonda hafızasını kaybedince mutlu evlilikleri bir trajediye dönüştü ve Claire yaşamının geri kalanını bir akıl hastalıkları enstitüsünde geçirmek zorunda kaldı. İkinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle Messiaen aktif savaşçı olmayan, bir destek birliği olan ordunun medikal birimine kaydoldu. 1940'ta yakalandı ve esir kampına götürüldü. Esirlik dönemi boyunca bir kemancı, klarnetçi ve çelistle tanıştı. Onlar için bir trio besteledi. Bu trio daha sonra piyanonun da eklendiği bir quartete dönüştü.
Quatuor pour la fin du temps ( Mahşerin Dörtlüsü) daha sonra Messiaen'in baş yapıtlarından biri oldu. Bir yıllık esaret hayatının ardından 1941'de Paris Konservatuarında profesör olarak görev aldı ve 1978'de emekli oluncaya kadar bu görevine devam etti. Messiaen ilk eşini 1959'da yaklaşık 20 yıl süren uzun bir dönem sonunda kaybetti. İki yıl sonra 1961'de piyanist Yvonne Loriod ile evlendi. Yvonne ile uzaklara ve uzun yolculuklara çıktılar, Yvonne eşinin vahşi yaşamdaki kuş seslerini kaydetmesinde ve kuşların müzik hayatında önemli bir yeri olacağı bu yeni döneminde Messiaen'e asistanlık yaptı. 1959'dan itibaren artık besteci kimliği ile geniş kitlelerce kabul gören Messiaen birbiri ardına gelen ödül ve ünvanların sahibi oldu.

L´alouette calandrelle - Le traquet rieur - Le courlis cendré
Besteci, 1956-1958 yılları arasında "Kuş Kataloğu" başlığı altında 7 kitaptan oluşan bir çalışma hazırladı. "L´alouette calandrelle" (Çayır kuşu) beşinci kitaptan, "Le traquet rieur" (Kuyrukkakan Kuşu) ve "Le courlis cendré" (Çulluk) yedinci kitaptan parçalardır..

İstanbul Resitalleri, Ekim 2011


ANA SAYFA

İ S T A N B U L   Istanbul Recitals    RESİTALLERİ
M&K