LUDWIG van BEETHOVEN (1770-1827)
Klasik
Batı Müziği’nin “Üç B”sinden (Bach, Beethoven ve Brahms)
biri olan Ludwig van Beethoven, kuşku ve tartışmasız
bir şekilde batı müziği tarihinin en büyük bestecilerinden
biridir. Almanya’nın Bonn kentinde doğan besteci, dokuz
senfoni, dokuz konçerto, iki mass, bir operanın yanı
sıra, solistler, küçük topluluklar ve orkestralar için
sayısız eser bestelemiştir. Piyano eserleri arasındaki
32 adet hatırı sayılır sonat, her konser piyanistinin
resital repertuarında bulunması gereken esas eserler
arasındadır. Beethoven’ın Almanya ve Avusturya’daki
yaşamı, fakirlik, zorluklar, hastalıklar, ailevi sorunlar
ve sonu hüsranla biten aşklarla doludur. Yaşadığı tüm
eziyetlere rağmen, dehası bitmek tükenmek bilmedi ve
kendi hayatı daha da karmaşıklaştıkça yetenekleri gittikçe
artan maceracı bir yapıya büründü. En büyük eserlerini,
Napolyon’un Viyana kuşatmasının en kötü yılında ve
ölmeden önce sağır olarak geçirdiği 14 yıl boyunca
besteledi. Birçok Avrupalı besteci gibi, Beethoven
da Kilise ve çeşitli aristokrat aileler tarafından
maddi anlamda destekleniyordu. Hala duyabiliyorken,
popüler bir konser piyanistiydi ve kendi eserlerini
çalıyordu. En son performansını, “İmparator” Konçertosu’nu
çalmak üzere 1811 yılında sergiledi. Ancak, bu dönemde
tamamen sağırlaşmıştı ve konser büyük bir fiyaskoyla
sonlandı. Bunun üzerine Beethoven sahneyi tamamen terk
etti ve en önemli gelir kaynağını kaybetti. Bestelediği
eserlerin çok büyük bir bölümü risklidir, genellikle
kahramanlığı ve zorlukları dışavurur; genel olarak
kendi dönemi için bambaşka bir duyarlılığa sahiptir;
yeni bir çığır açmıştır. Tek operası olan “Fidelio”,
genel olarak kullanılan opera temaları olan ahlaksızlık
ve ölümün aksine, evliliğin ve aşkın zevklerinden ve
tutkularından bahseder. “Hammerklavier” isimli piyano
sonatı ise, 1818 yılının yeni geliştirilen pedallı
ve altı oktavlı piyanosunun limitlerini zorlayan bir
macera olmanın ötesinde, yeniden yapılandırılan bir
sonat formunu örneklemektedir. Dokuzuncu Senfonisi’nin
dördüncü bölümünde, Schiller’in “Ode to Joy”’una (Neşeye
Övgü) yer vermiştir. Buradaki insan sesleri, bir Aydınlanma
fikri olan İnsanların Kardeşliği idealini hararetli
bir şekilde tekrarlamaktadır. Beethoven’dan önce hiçbir
besteci böyle bir mesajı coşkulu bir şekilde bir senfoni
formatı içinde vermemiştir.
Sonat op. 7 No. 4
Eser,
1796-1797 arasında yazılmış ve 1797 yılında Viyana'da
yayınlanmıştır. 4 bölümden oluşur. Allegro, Largo,
Allegro (minör ve majör) ve Rondo. Yaklaşık 30 dakika
süresi ile Beethoven'nın en uzun ikinci piyano sonatıdır.
Grand Sonata olarak da adlandırılır. Eser, Kontes
Barbara von Keglevics'e ithaf edilmiştir.
FRANZ LISZT
(1811-1886)
Macar kompozitörü ve piyanisti Franz Liszt,
klasik müzik evreninin en karizmatik müzisyenlerinden
biridir. Kiliseden, tiyatrodan, felsefeden etkilenmiş,
hayatı boyunca değişik alanlara bakmış olmakla birlikte
tüm serüvenleri içinde 'Piyano' hep merkezde kalmıştır.
Bugünün piyano resitali kavramı Liszt tarafından geliştirilip
olgunlaştırılarak bugünkü formunu kazanmıştır. Orkestral
bir form olan 'senfonik şiir'de yine Liszt'in buluşudur.
Liszt'in babası Haydn'ın orkestrasında çelist olarak
çalışan saygın bir müzisyendi. İlk piyano derslerini
Liszt'e babası verdi. 6 yaşında piyanoya başlayan Liszt,
8 yaşına geldiğinde ilk bestelerini yapmaya başlamıştı.
1821'de eğitim için Viyana'ya götürülen Liszt, Czerny
ve Salieri'den ders almaya başladı. 1823'de Beethoven
tarafından alnından öpülerek kendi deyişiyle müziğe
vaftiz edildi. Aynı yıl ailesinin Paris'e taşınması
nedeniyle Paris'e gitti. İlk evliliğini, ilişkileri
başladığında evli olan Kontes Marie D'Agoult ile yaptı.
Hayatı boyunca içlerinden biri de Wagner'in eşi olmak
üzere birkaç evlilik yaşadı. Kadınlar arasındaki popülerliği
sık sık farklı bir kente taşınmasına yol açtı. Gençliğinde
kilisenin etkisinde kapalı içe dönük bir yaşam süren
Liszt, Paganini'yi dinledikten sonra değişip piyano
ve konserlere açıldı. Döneminin en büyük piyanisti
olan Liszt, piyanonun o güne kadar yazılmış en zor
eserlerini yazmıştır örn.:Anne Pelegrinage. Kompozitörlük
alanında Chopin ve Berlioz'den etkilenen Liszt'in armonik
dilinden Ravel ve Wagner ciddi biçimde etkilenmiştir.
1847'den sonraki döneminde Weimar'ı bir müzik merkezi
haline getirmek için çalışmıştır. Liszt, klasik müzikte
Romantik dönemin en merkezi figürlerinden biridir.
Büyüleyici piyanizmi ile yaşadığı dönem boyunca Avrupa'yı
müziği ile ateşe vermiştir. Piyanizmine oranla daha
yavaş yaygınlaşan kompozitörlüğünün yanısıra değerli
bulduğu diğer müzisyenlerin çalışmalarının yerleşmesi
ve yaygınlaşması için büyük emek vermiş, müzik eğitimine
doğrudan katkıda bulunarak bir çok öğrenci yetiştirmiştir.
Franz Liszt'in ölümünden elli yıl sonra Budapeşte
Merkez Konservatuvarı'nın adı Franz Liszt Akademisi
olarak değiştirilmiştir.
Transandantal
Etüd No. 10
Franz Liszt'in romantik tarzda solo piyano
için 1851 yılında yazdığı ve 1852 yılında yayınlanan
tamamı 12 kompozisyondan oluşan eserin 10. parçasıdır.
Yaklaşık süresi 4 dakikadır, Allegro Agitato Molto
bölümlerinden oluşur. Etüd formda eser veren ilk bestecilerden
olan ve bugün yazdığı piyano etüdleri kitapları ile
bilinen Avusturyalı piyanist ve besteci Carl Czerny'ye
ithaf edilmiştir. Üç yaşında piyano çalmaya, 7 yaşında
beste yapmaya başlayan Czerny'nin 10 yaşındayken verdiği
resitali izleyen Beethoven ondan çok etkilenmiş ve
onu öğrencisi olarak kabul etmiş 15 yaşındayken piyano
dersleri vermeye başlamış ve adından söz ettiren başarılı
bir öğretmen olmuştur. Liszt 9 yaşındayken, Czerny'den
piyano dersleri almaya başlamış ve Czerny, Liszt'in
hayatındaki en önemli hocası olmuştur. Konserlerinde
Czerny'nin eserlerine sıkça yer veren Liszt, yazdığı
12 Transandantal Etüd'ü ona ithaf etmiştir. 12 Transandantal
Etüd'ü 1826 yılında yazmaya başlayan Liszt önce bu
parçaları 12 egzersiz çalışması olarak adlandırmış,
daha sonra teknik olarak biraz daha zorlaştırarak "Twelve
Great Studies" adı altında 1837 yılında yayınlamış
ve son olarak ise bazı bölümlerindeki revizyonlar ile
1852 yılında tekrar yayınlamıştır. Liszt, bu revizyonlar
sırasında parçalara Fransızca ve Almanca başlıklar
da vermiş ama 2. ve 10. etüd adlandırılmamıştır.
Daha sonra Liszt’in editörü Ferruccio Busoni 10.
Etüd'ü "Appassionata" olarak adlandırsa da
bu ad da pek fazla kullanılmamıştır.
La
Campanella (Etude after Paganini)
"El çanı veya küçük zil" anlamına
gelen La Campanella, 1782 doğumlu İtalyan besteci ve
müzik tarihinin en önemli keman virtüözü Paganini'nin
1826 yılında yazdığı ve üç bölümden oluşan (I. Allegro
maestoso II. Adagio III. Rondo "La Campanella" (La
Clochette) ) 2 numaralı keman konçertosunun final bölümünün
adıdır. Bu adı, bu bölümde yer alan güçlü el çanlarının
sesini andıran müzikten alır. Liszt, La Campanella
müzikal teması üzerine ilk olarak 1832 yılında "rande
fantasie di bravura sur La clochette" yi bestelemiş
daha sonra 1838'de yine aynı tema üzerine ve romantik
tarzda solo piyano için yazdığı 6 etüdü "Transcendental
Etudes after Paganini" başlığı altında yayınlanmış
ve Clara Schumann'a ithaf etmiştir. Eser daha sonra
1851 yılında "Grandes études de Paganini" adı
altında revize edilerek yeniden yayınlanmıştır. La
Campanella bu 6 etüdden üçüncüsüdür. Paganini'nin iskelet
sistemindeki bir sendromdan kaynaklanan özelliği onun
kemanı da kendine özel bir teknik ile çalmasını sağlıyor
ancak bu yeteneği halk arasında bu büyük kemancının
şeytanla arkadaş olduğu, yayını şeytanın ona verdiği
sihirli bir kuvvetle kullandığı söylentilerine kadar
uzanıyordu. Etüd, piyaniste elini hareket ettirecek
zaman tanımayan çevik bir süratte çalınır. Eserin bir
yerinde iki nota arasının yaklaşık 46 cm. uzaklıkta
olması gibi özelliklerinin yanı sıra bilinen diğer
teknik zorlukları da içeren bir eserdir.
Macar Rapsodisi
No. 12
Liszt'in toplam 19 Macar Rapsodisi vardır.
Macar halk temalarını esas alır.12 numaralı Macar Rapsodisi,
en dahice olarak kabul edilen Macar Rapsodisi'dir.
1847 yılında yazılmış ve 1853 yılında basılmıstır,
tek bölümden oluşur. Macar asıllı besteci ve keman
virtüözü Joseph Joachim'a ithaf edilmiştir. Eser izleyiciye,
kendine özgü karışık bir melankoni, akrobatik ve gösterişli
bir klavye ve canlı bir dans sunar.
SERGEI RACHMANINOFF (1873-1943)
Chopin
ve Liszt’ten iki nesil sonraki büyük usta Sergei Rachmaninoff
da Romantik piyano eserleri konusundaki en büyük bestecilerden
biri olarak tarihin sayfalarında yerini alacaktı. Rachmaninoff’un
bu iki kompozitörden tek farkı, Rus ekolünden geliyor
olmasıydı. Aristokrat ve müzisyen bir ailede dünyaya
geldi. Hayret verici derecede yetenekli bir piyanist
ve özgün bir besteciydi; sadece piyano eserleri değil,
orkestra eserleri, oda orkestraları için parçalar,
şarkılar, koro eserleri ve operalar besteledi. Moskova
Konservatuarı’nda halen öğrenciyken, çok başarılı bir
besteci ve solistti; mezuniyetinin ardından da ilk
senfonisini besteledi. İlk senfonisinin yankıları henüz
devam ederken, birkaç yıl sonra, repertuarının
en saygıdeğer yapıtlarından biri olan İkinci Piyano
Konçertosu’nu besteledi. Ailesiyle birlikte 1917 yılındaki
Sovyet Devrimi’nden kaçarak Amerika Birleşik Devletleri’ne
yerleşen besteci, burada yeni eserler yazmaya ve konserler
vermeye devam etti. Yeni yeni gelişen kayıt endüstrisinden
de faydalanarak, hem kendisinin, hem de diğer müzisyenlerin
eserlerini de ABD’de yaşadığı dönemde kaydetti. Rachmaninoff,
dolaylı anlatımı ve duygusal dehasıyla, dışavurumcu
özgürlüğü ve çarpıcı derecede tutkulu melodileriyle,
geç Rus Romantizm ekolünün son temsilcisi olarak ardında
paha biçilmez bir miras bırakmıştır.
Piyano Sonatı
No. 1
Rachmaninov'un 1 numaralı piyano sonatı, 3 bölümden
oluşur. İlk bölüm hızlı olan Allegro moderato, yavaş
olan 2. bölüm Lento ve çok hızlı olan Allegro molto.
Eser, 11 Nisan 1908 yılında tamamlanmış, aynı yıl 17
Kasım'da Rachmaninoff'un karısı Natalia Satina ve birçok
önemli ismin piyano hocası, piyano virtüözü Konstantin
Igumnov tarafından Moskova'da ilk kez seslendirilmiştir.
İstanbul
Resitalleri, Eylül 2010
|