Program Notları
Resital No:26, Sezon:3, 2009-2010/7
IAN HOBSON
14 Nisan 2010, MKM Mustafa Kemal Merkezi, İstanbul

SAF CHOPIN RESİTALİ

'P A R N A S S U S'

CHOPIN, FRYDERYK (1810-1849)

Romantik müziğin büyük ustası Chopin, Fransız göçmeni bir baba ve Polonyalı bir annenin dört çocuğundan ikincisi ve ailenin tek oğlu olarak 1810 yılında Varşova yakınlarında dünyaya geldi. Müziğe çok küçük yaşlarda derin bir sevgiyle bağlanan besteci dokuz yaşında verdiği başarılı konserin ardından öğrenim için Varşovaʼya gönderildi ve üstün yeteneği onun “Harika Çocuk” olarak tanınmasını sağladı. Henüz 16 yaşındayken Varşova Konservatuarıʼna yazıldı. Dönemin önemli eğitmenlerinden Joseph Elsnerʼden dersler almaya başladı. Bu sırada aşık olduğu Constantia Gladkowska için yaptığı ilk besteleri Chopinʼin sanatçı dehasının Elsner tarafından keşfedilmesini ve Elsnerʼin tavsiye mektubu ile kısa bir süre sonra birinci piyano konçertosunu çalacağı Viyanaʼya gitmesini sağladı. Ancak, klasik akımın merkezi olan Viyanaʼda 19 yaşındaki Chopinʼin kullandığı serbest formlar pek ilgi çekmedi. Bunun üzerine 1829 – 1830 yılları arasında farklı şehirleri kapsayan bir konser turnesine çıktı. 1831 yılında sadece Lizst, Berliöz gibi müzisyenleri değil aynı zamanda Hugo, Balzac gibi yazarları, Delacroix gibi ressamları buluşturan, Romantik Dönemʼin sanat başkenti ve hayatının sonuna kadar yaşayacağı şehir, Parisʼe yerleşmeye karar verdi.

Aristokrat bir çevre, şık salonlarda verdiği özel resitaller, aristokrat ailelerin genç kızlarına verdiği piyano dersleri Parisʼteki yaşamını şekillendirdi. Besteciliği gelişti, yükseldi ve adı tüm Avrupaʼya yayıldı. Chopinʼin oldukça hareketli bir aşk hayatı vardı. Kontes Delfina Potocka ile başlayan Parisʼteki bu hareketlilik, Dresdenʼde kaldığı Polonyalı kontes Teresa Wodzinskaʼnın 16 yaşındaki kızı Mariaʼya olan aşkı ile devam etti. Wodzinska ile nişanlandığı 1836 yılında dostu Liszt tarafından Barones Dudevant ile tanıştırıldı. Wodzinska ile nişanları bir yıl sonra bozuldu ve ilk eşinin aristokrat ailesi tarafından yazarlık yapması utanç verici kabul edildiği için edebiyat dünyasında adını George Sand olarak duyuran büyük yazar ile 9 yıl sürecek fırtınalı aşkları başladı. O dönem için cesur tavırları, sigara içtiği ve pantolon giydiği için toplum tarafından tepki gören Sand ve Chopin 1838ʼde Sandʼın iki çocuğu (oğlu ve kızı) ile Mayorkaʼda yaşamaya başladılar. 9 yılın ardından bu büyük aşk da 1847ʼde bitti ve Chopin tekrar Parisʼe döndü. Ertesi yıl 1848ʼde Parisʼte son konserini verdi. Son derece büyük bir melodi zenginliği, ritmik zerafet ve müzik duyarlılığına sahip olan Chopinʼin ömrü boyunca kırılgan ve zayıf olan bedeni ne yazık ki çok genç yaşta Parisʼte vatan özlemiyle tüberküloza yenik düştü. Cenazesi 1849ʼda Parisʼte yaklaşık 3000 kişinin katıldığı büyük bir törenle kendi arzusuna uygun olarak Mozartʼın Requiemʼi eşliğinde kaldırılarak ebedi yolculuğuna uğurlandı.

19. yüzyıl Romantik Dönem müziğinde bestecilerin duygularını en rahat ifade edebilmeleri nedeniyle ön plana çıkan en önemli enstrüman piyano olmuştur. Bu besteciler arasında piyanonun şarkı söyleyebilen bir şair olabilme özelliğini keşfetmiş öne çıkarmış ve bunu kendi müziğiyle başarıyla özdeşleştirmiş olan hiç kuşkusuz döneminin ve müzik dünyasının en önemli isimlerinden “Piyanonun Şairi” Chopin olmuştur. Chopinʼin eserlerinin neredeyse tamamı piyano içermekle birlikte eserlerinin büyük bir bölümü sadece piyano için yazılmıştır. Yazdığı çok sayıda solo piyano müziği, her biri ayrı güzelliğe sahip olmasıyla müzik tarihinde vazgeçilmez bir önem arz etmektedir. Chopinʼin eserleri farklı gruplarda toplanabilir. Klasik tarzda olan; rondo, çeşitleme, konçerto ve sonatların yanı sıra serbest tarzda olan; scherzo, impromptu, noktürn, balad, prelüd ve valsʼler ile Polonya halk müziğinden esinlendiği polonez ve mazurkalardır. Büyük bestecinin kısa ömrüne rağmen müzikal anlamda oldukça verimli geçen hayatı boyunca yazdığı 6 konçertosu, 194 piyano eseri, farklı estrümanlar için yazılmış 5 yapıtı ve 14 şarkısı vardır. Gerek müzikal üslup, gerek piyanonun kullanımı bakımından, yaşadığı dönemde ve kendinden sonra gelecek birçok besteciye ilham kaynağı olan Chopinʼin vazgeçilmez eserleri müzik dünyasına büyük bir armağan olmuştur.

Barkarol Fa diyez majör, Op.60 (1846)
Denizci şarkısı olarak bilinen barkarolʼün kökeni Venedikli gondolculara uzanır. Aşk düetlerini anlatır. 19. yyʼdaMendelssohn, Chopin, Tchaikovsky ve Rachmaninoff gibi besteciler tarafından kullanılmıştır. Fa diyez majör, Op.60, barkarol formunda yazılan en popüler ve en sevilen iki eserden biridir. Chopinʼden sonra pek çok bestecinin barkarol denemesi olmuşsa da hiçbiri Chopin kadar başarılı olamamıştır. 1845 sonbaharı ve 1846 yazı arasında bestelenen bu solo piyano eseri 1846ʼda yayınlanmış ve Barones Stockhausenʼe ithaf edilmiştir. Bu dönemde Chopin, George Sandʼden ayrılmış ve türberküloz nedeniyle sağlığı iyice bozulmuştur. Eser, müzik stili ve duygusal yönüyle oldukça romantiktir. Bu başyapıt, akıcı ve parlak bir ritmin egemenliğinde coşkulu bir romantizm ve hafif bir hüzün taşır, hareketli bir finalle sonlanır.

Üç Mazurka, Op 56 (1843)
Varşova yakınlarındaki Mazovia eyaletinin yerlileri olan Mazurʼlardan adını alan Mazurka, Chopinʼin bu başlıkta yazdığı 50 yapıtta ritmik ve melodik özellikleri açısından hak ettiği yere ulaşan oldukça çarpıcı bir danstır. Elli kadar mazurka ve yaklaşık yirmi polonez adeta Chopin ile Polonyaʼyı birleştiren somut bir bağdır. Varşova, Chopinʼin çocukluk yıllarında Rusyaʼya ait bir taşra idi. Chopin de diğer tüm Polonyalılar gibi ulusal duyguları kuvvetli ve milliyetçi ümitleri olan bir karaktere sahipti. Parisʼte yaşadığı yıllar boyunca ve ürettiği eserlerde çocukluk yıllarının geçtiği anavatanı Polonyaʼya duyduğu özlem ve Polonya kimliği, eserlerinde çok sık yer verdiği mazurkalarda ön plana çıkmaktadır. Tıpkı Polonezʼde olduğu gibi Mazurka da, Polonyaʼnın köylerinden çıkarak Paris, Londra ve Moskova gibi önemli şehirlerdeki gösterişli konser salonlarına kadar ününü taşımıştır. Op.56 üç mazurkadan oluşur. Chopin mazurkaları içinde en uzunu olan Üç Mazurka Op.56, 1843ʼte yazılmış ve yayınlanmış Chopinʼin gözbebeğI İngiliz Matmazel Catherine Maberyʼe ithaf edilmiştir. Birinci mazurka Chopinʼin lirik yeteneğini gösteren şen ve yumuşak havada dramatik bir kontrast sergiler. İkinci mazurka ritmik yapısıyla gerçek bir Polonya havasındadır. Dans tadındaki ikinci mazurkayı esrarengiz ve alışılmadık üçüncü mazurka takip eder, görkemli bir finalle son bulur.

Moderato, Mi majör, B 151, KK IVb/12, CT 107 (1843)
C hopinʼin beşini henüz çocuk denilecek yaşlarda yazdığı toplam 19 valsi vardır. Vals formundaki bu eser 1843ʼte yazılmış, öğrencilerinden Kontes Sheremetieffʼa ithaf edilmiştir. Tatlı bir hüzne sahip melodik yapısıyla tipik bir Chopin eseridir. Eski bir aşkı veya yitirilmiş bir sevgiyi anlatan, samimi ve yavaş tempoda zarif duygusal bir karakter taşır.

İki Noktürn, Op 62 (1846)
Chopin, Noktürn (gece müziği) türünün kuşkusuz en şiirsel örneklerini müzik tarihine kazandıran bestecidir. Yazdığı 21 Noktürnʼde birbirinden ayrı güzellik, şairane atmosfer yakalamıştır. 1846 yılında yazılan eser, iki noktürnʼden oluşur ve her bir detayı çok özgün melodik tadlar içeren iki noktürn de öğrencisi Madam Könneritzʼe ithaf edilmiştir. Op.62, No:1 genellikle daha çok sevilir. İkinci Noktürn ise Chopinʼin yaşamında en son yayınlanan noktürndür. İkinci noktürnün açılış ve kapanış bölümleri daha yumuşak melodik bir yapıya sahipken eserin ortalarında Chopinʼin ilk dönem noktürnlerindeki duygu yüklü güçlü ton daha ağır hissedilir.

Berceuse, Re bemol majör, Op 57 (1843)
Eser 1843ʼte yazıldı ve Matmazel Elise Gavardʼa ithaf edildi. Chopin, Alman müzik editörü Maurice Schlesingerʼa Aralık 1844ʼte yazdığı mektupta “Yeni düzenlemelerim kullanımınızdadır” diyordu. Schlesinger, Parisʼte yayıncılık yapıyor ve Chopin de dahil olmak üzere dönemin ünlü bestecilerinin eserlerini yayınlıyordu.
Berceuse, Re bemol majör, Op 57 1844ʼte yayınlandı. Chopin bu eserinin yayınlanışını Varşovaʼda yaşayan ailesine 18 Temmuz 1845 tarihli mektubunda haber veriyordu.

Üç Mazurka, Op 59 (1845)
Yetişkin hayatının büyük bir bölümünü Parisʼte geçirmesine rağmen özünde hep bir Polonya aşkı ve hasretiyle dolu olan Chopinʼin alışılmadık ritmik dokulardaki mazurkaları, farklı harmonik içeriği ve farklı tempodaki kombinasyonları ile her biri kendine has karateristik bir yapı sergiler. Op.59 üç mazurkadan oluşmaktadır ve 1845ʼte babasının ölümünden bir yıl sonra sağlığının kötüleşmeye başladığI dönemde yazılan eser bu hiç kimseye ithaf edilmemiştir. Chopinʼin bu olgun mazurkaları sıcak ve zengin bir melodiye sahip, ezgizel yönü ağır esnek bir yapıdadır ve sevimli bir finalle sonlanır.

Sonat No 3, Si minör, Op 58 (1844)
Chopinʼin yazdığı üç piyano sonatından sonuncusu olan Si minör Op. 58 Sonat, 1844 yazında George Sandʼın Nohantʼtaki yazlığında henüz ilişkilerinin kötü gitmediği bir dönemde yazıldı, öğrencisi ve aynı zamanda bir Kont eşi olan Emilie Perthuisʼe adandı ve 1845te yayınlandı. İlginçtir ki, 1844ʼte yazdığı tek eser de bu sonat olmuştur. Chopin 1845ʼte Kalasantryʼe gönderilmek üzere Parisʼteki odasından yazdığı mektupta “ …tembellik yapmadığım, bütün gün ve gece odamdan dışarı çıkmadıgım halde zaman ne kadar da çabuk geçiyor anlamıyorum, ama buradan ayrılmadan önce bazı el yazmalarımı bitirmeliyim çünkü kışın beste yapamıyorum…” diyordu. Bu mektupta tamamladığI son eser olarak Op.58ʼi gösteriyordu. Bir önceki 2. sonatının karamsar havasını taşımasa da Chopinʼin yoğun romantizmi ile örülüdür ve dramatik havası ile bestecinin huzursuz ruh halini dinleyiciye yansıtır. İlk bölüm, kararlı bir fikir ile açılır, çok geçmeden yerini Nocturne havasındaki daha şiirsel ikinci bir fikre bırakır. Gelişim kesitine varıldığında ise armonik ve kontrpuantal karmaşa hakim olur ve ikinci fikrin hatırlatılması ile bölüm sona erer. İkinci bölüm, oldukça hızlı ve uçarı bir havada Scherzoʼdur. Yalnızca iki dakika süren bu bölüm, ortasındaki daha durgun ve karşıtlık yaratan bir orta kesit dışında, rüzgâr gibi geçip gider. Üçüncü bölüm de Chopin, kendine özgü romantizmini bir Nocturne atmosferi içinde dinleyene yaşatır. Duyulan melodi, Belliniʼnin “bel canto” tekniği ile söylenen lirik aryalarını anımsatır. Son bölüm ise oldukça fırtınalıdır, huzursuzluk içinde başlar. Oldukça sık tonalite değIşimlerinin söz konusu bu bölüm, durmayan bir devinim ile akar gider, ama sonunda Si majör tonuna ulaşılır ve bir zafer havasında eser sona erer.

İstanbul Resitalleri, Nisan 2010

Ian Hobsonʼs ʻParnassusʼ Bi-Centenary Recital Programme Devised by Ateş Orga

ANA SAYFA


İ S T A N B U L   Istanbul Recitals    RESİTALLERİ
M&K