CHOPIN, FRYDERYK (1810-1849)
Romantik
müziğin büyük ustası Chopin, Fransız göçmeni bir baba
ve Polonyalı bir annenin dört çocuğundan ikincisi
ve ailenin tek oğlu olarak 1810 yılında Varşova yakınlarında
dünyaya geldi. Müziğe çok küçük yaşlarda derin bir
sevgiyle bağlanan besteci dokuz yaşında verdiği başarılı
konserin ardından öğrenim için Varşovaʼya gönderildi
ve üstün yeteneği onun “Harika Çocuk” olarak tanınmasını
sağladı. Henüz 16 yaşındayken Varşova Konservatuarıʼna
yazıldı. Dönemin önemli eğitmenlerinden Joseph Elsnerʼden
dersler almaya başladı. Bu sırada aşık olduğu Constantia
Gladkowska için yaptığı ilk besteleri Chopinʼin sanatçı
dehasının Elsner tarafından keşfedilmesini ve Elsnerʼin
tavsiye mektubu ile kısa bir süre sonra birinci piyano
konçertosunu çalacağı Viyanaʼya gitmesini sağladı.
Ancak, klasik akımın merkezi olan Viyanaʼda 19 yaşındaki
Chopinʼin kullandığı serbest formlar pek ilgi çekmedi.
Bunun üzerine 1829 – 1830 yılları arasında farklı
şehirleri kapsayan bir konser turnesine çıktı. 1831
yılında sadece Lizst, Berliöz gibi müzisyenleri değil
aynı zamanda Hugo, Balzac gibi yazarları, Delacroix
gibi ressamları buluşturan, Romantik Dönemʼin sanat
başkenti ve hayatının sonuna kadar yaşayacağı şehir,
Parisʼe yerleşmeye karar verdi.
Aristokrat bir çevre,
şık salonlarda verdiği özel resitaller, aristokrat
ailelerin genç kızlarına verdiği piyano dersleri
Parisʼteki yaşamını şekillendirdi. Besteciliği gelişti,
yükseldi ve adı tüm Avrupaʼya yayıldı. Chopinʼin
oldukça hareketli bir aşk hayatı vardı. Kontes Delfina
Potocka ile başlayan Parisʼteki bu hareketlilik,
Dresdenʼde kaldığı Polonyalı kontes Teresa Wodzinskaʼnın
16 yaşındaki kızı Mariaʼya olan aşkı ile devam etti.
Wodzinska ile nişanlandığı 1836 yılında dostu Liszt
tarafından Barones Dudevant ile tanıştırıldı. Wodzinska
ile nişanları bir yıl sonra bozuldu ve ilk eşinin
aristokrat ailesi tarafından yazarlık yapması utanç
verici kabul edildiği için edebiyat dünyasında adını
George Sand olarak duyuran büyük yazar ile 9 yıl
sürecek fırtınalı aşkları başladı. O dönem için cesur
tavırları, sigara içtiği ve pantolon giydiği için
toplum tarafından tepki gören Sand ve Chopin 1838ʼde
Sandʼın iki çocuğu (oğlu ve kızı) ile Mayorkaʼda
yaşamaya başladılar. 9 yılın ardından bu büyük aşk
da 1847ʼde bitti ve Chopin tekrar Parisʼe döndü.
Ertesi yıl 1848ʼde Parisʼte son konserini verdi.
Son derece büyük bir melodi zenginliği, ritmik zerafet
ve müzik duyarlılığına sahip olan Chopinʼin ömrü
boyunca kırılgan ve zayıf olan bedeni ne yazık ki
çok genç yaşta Parisʼte vatan özlemiyle tüberküloza
yenik düştü. Cenazesi 1849ʼda Parisʼte yaklaşık 3000
kişinin katıldığı büyük bir törenle kendi arzusuna
uygun olarak Mozartʼın Requiemʼi eşliğinde kaldırılarak
ebedi yolculuğuna uğurlandı.
19. yüzyıl Romantik
Dönem müziğinde bestecilerin duygularını en rahat
ifade edebilmeleri nedeniyle ön plana çıkan en önemli
enstrüman piyano olmuştur. Bu besteciler arasında
piyanonun şarkı söyleyebilen bir şair olabilme özelliğini
keşfetmiş öne çıkarmış ve bunu kendi müziğiyle başarıyla
özdeşleştirmiş olan hiç kuşkusuz döneminin ve müzik
dünyasının en önemli isimlerinden “Piyanonun Şairi”
Chopin olmuştur. Chopinʼin eserlerinin neredeyse
tamamı piyano içermekle birlikte eserlerinin büyük
bir bölümü sadece piyano için yazılmıştır. Yazdığı
çok sayıda solo piyano müziği, her biri ayrı güzelliğe
sahip olmasıyla müzik tarihinde vazgeçilmez bir önem
arz etmektedir. Chopinʼin eserleri farklı gruplarda
toplanabilir. Klasik tarzda olan; rondo, çeşitleme,
konçerto ve sonatların yanı sıra serbest tarzda olan;
scherzo, impromptu, noktürn, balad, prelüd ve valsʼler
ile Polonya halk müziğinden esinlendiği polonez ve
mazurkalardır. Büyük bestecinin kısa ömrüne rağmen
müzikal anlamda oldukça verimli geçen hayatı boyunca
yazdığı 6 konçertosu, 194 piyano eseri, farklı estrümanlar
için yazılmış 5 yapıtı ve 14 şarkısı vardır. Gerek
müzikal üslup, gerek piyanonun kullanımı bakımından,
yaşadığı dönemde ve kendinden sonra gelecek birçok
besteciye ilham kaynağı olan Chopinʼin vazgeçilmez
eserleri müzik dünyasına büyük bir armağan olmuştur.
Barkarol Fa diyez majör, Op.60
(1846)
Denizci şarkısı olarak bilinen barkarolʼün
kökeni Venedikli gondolculara uzanır. Aşk düetlerini
anlatır. 19. yyʼdaMendelssohn, Chopin, Tchaikovsky
ve Rachmaninoff gibi besteciler tarafından kullanılmıştır.
Fa diyez majör, Op.60, barkarol formunda yazılan
en popüler ve en sevilen iki eserden biridir. Chopinʼden
sonra pek çok bestecinin barkarol denemesi olmuşsa
da hiçbiri Chopin kadar başarılı olamamıştır. 1845
sonbaharı ve 1846 yazı arasında bestelenen bu solo
piyano eseri 1846ʼda yayınlanmış ve Barones Stockhausenʼe
ithaf edilmiştir. Bu dönemde Chopin, George Sandʼden
ayrılmış ve türberküloz nedeniyle sağlığı iyice bozulmuştur.
Eser, müzik stili ve duygusal yönüyle oldukça romantiktir.
Bu başyapıt, akıcı ve parlak bir ritmin egemenliğinde
coşkulu bir romantizm ve hafif bir hüzün taşır, hareketli
bir finalle sonlanır.
Üç Mazurka, Op 56 (1843)
Varşova
yakınlarındaki Mazovia eyaletinin yerlileri olan Mazurʼlardan
adını alan Mazurka, Chopinʼin bu başlıkta yazdığı 50
yapıtta ritmik ve melodik özellikleri açısından hak
ettiği yere ulaşan oldukça çarpıcı bir danstır. Elli
kadar mazurka ve yaklaşık yirmi polonez adeta Chopin
ile Polonyaʼyı birleştiren somut bir bağdır. Varşova,
Chopinʼin çocukluk yıllarında Rusyaʼya ait bir taşra
idi. Chopin de diğer tüm Polonyalılar gibi ulusal duyguları
kuvvetli ve milliyetçi ümitleri olan bir karaktere
sahipti. Parisʼte yaşadığı yıllar boyunca ve ürettiği
eserlerde çocukluk yıllarının geçtiği anavatanı Polonyaʼya
duyduğu özlem ve Polonya kimliği, eserlerinde çok sık
yer verdiği mazurkalarda ön plana çıkmaktadır. Tıpkı
Polonezʼde olduğu gibi Mazurka da, Polonyaʼnın köylerinden
çıkarak Paris, Londra ve Moskova gibi önemli şehirlerdeki
gösterişli konser salonlarına kadar ününü taşımıştır.
Op.56 üç mazurkadan oluşur. Chopin mazurkaları içinde
en uzunu olan Üç Mazurka Op.56, 1843ʼte yazılmış ve
yayınlanmış Chopinʼin gözbebeğI İngiliz Matmazel Catherine
Maberyʼe ithaf edilmiştir. Birinci mazurka Chopinʼin
lirik yeteneğini gösteren şen ve yumuşak havada dramatik
bir kontrast sergiler. İkinci mazurka ritmik yapısıyla
gerçek bir Polonya havasındadır. Dans tadındaki ikinci
mazurkayı esrarengiz ve alışılmadık üçüncü mazurka
takip eder, görkemli bir finalle son bulur.
Moderato,
Mi majör, B 151, KK IVb/12, CT 107 (1843)
C
hopinʼin
beşini henüz çocuk denilecek yaşlarda yazdığı toplam
19 valsi vardır. Vals formundaki bu eser 1843ʼte yazılmış,
öğrencilerinden Kontes Sheremetieffʼa ithaf edilmiştir.
Tatlı bir hüzne sahip melodik yapısıyla tipik bir Chopin
eseridir. Eski bir aşkı veya yitirilmiş bir sevgiyi
anlatan, samimi ve yavaş tempoda zarif duygusal bir
karakter taşır.
İki Noktürn,
Op 62 (1846)
Chopin, Noktürn (gece müziği) türünün
kuşkusuz en şiirsel örneklerini müzik tarihine kazandıran
bestecidir. Yazdığı 21 Noktürnʼde birbirinden ayrı
güzellik, şairane atmosfer yakalamıştır. 1846 yılında
yazılan eser, iki noktürnʼden oluşur ve her bir detayı
çok özgün melodik tadlar içeren iki noktürn de öğrencisi
Madam Könneritzʼe ithaf edilmiştir. Op.62, No:1 genellikle
daha çok sevilir. İkinci Noktürn ise Chopinʼin yaşamında
en son yayınlanan noktürndür. İkinci noktürnün açılış
ve kapanış bölümleri daha yumuşak melodik bir yapıya
sahipken eserin ortalarında Chopinʼin ilk dönem noktürnlerindeki
duygu yüklü güçlü ton daha ağır hissedilir.
Berceuse,
Re bemol majör, Op 57 (1843)
Eser 1843ʼte yazıldı
ve Matmazel Elise Gavardʼa ithaf edildi. Chopin,
Alman müzik editörü Maurice Schlesingerʼa Aralık
1844ʼte yazdığı mektupta “Yeni düzenlemelerim kullanımınızdadır”
diyordu. Schlesinger, Parisʼte yayıncılık yapıyor
ve Chopin de dahil olmak üzere dönemin ünlü bestecilerinin
eserlerini yayınlıyordu. Berceuse,
Re bemol majör, Op 57 1844ʼte yayınlandı. Chopin bu eserinin
yayınlanışını Varşovaʼda yaşayan ailesine 18 Temmuz 1845
tarihli mektubunda haber veriyordu.
Üç Mazurka,
Op 59 (1845)
Yetişkin hayatının büyük
bir bölümünü Parisʼte geçirmesine rağmen özünde
hep bir Polonya aşkı ve hasretiyle dolu olan Chopinʼin
alışılmadık ritmik dokulardaki mazurkaları, farklı
harmonik içeriği ve farklı tempodaki kombinasyonları
ile her biri kendine has karateristik bir yapı
sergiler. Op.59 üç mazurkadan oluşmaktadır ve 1845ʼte
babasının ölümünden bir yıl sonra sağlığının kötüleşmeye
başladığI dönemde yazılan eser bu hiç kimseye ithaf
edilmemiştir. Chopinʼin bu olgun mazurkaları sıcak
ve zengin bir melodiye sahip, ezgizel yönü ağır
esnek bir yapıdadır ve sevimli bir finalle sonlanır.
Sonat
No 3, Si minör, Op 58 (1844)
Chopinʼin yazdığı üç piyano sonatından sonuncusu
olan Si minör Op. 58 Sonat, 1844 yazında George Sandʼın
Nohantʼtaki yazlığında henüz ilişkilerinin kötü gitmediği
bir dönemde yazıldı, öğrencisi ve aynı zamanda bir
Kont eşi olan Emilie Perthuisʼe adandı ve 1845te
yayınlandı. İlginçtir ki, 1844ʼte yazdığı tek eser
de bu sonat olmuştur. Chopin 1845ʼte Kalasantryʼe
gönderilmek üzere Parisʼteki odasından yazdığı mektupta
“ …tembellik yapmadığım, bütün gün ve gece odamdan
dışarı çıkmadıgım halde zaman ne kadar da çabuk geçiyor
anlamıyorum, ama buradan ayrılmadan önce bazı el
yazmalarımı bitirmeliyim çünkü kışın beste yapamıyorum…”
diyordu. Bu mektupta tamamladığI son eser olarak
Op.58ʼi gösteriyordu. Bir önceki 2. sonatının karamsar
havasını taşımasa da Chopinʼin yoğun romantizmi ile
örülüdür ve dramatik havası ile bestecinin huzursuz
ruh halini dinleyiciye yansıtır. İlk bölüm, kararlı
bir fikir ile açılır, çok geçmeden yerini Nocturne
havasındaki daha şiirsel ikinci bir fikre bırakır.
Gelişim kesitine varıldığında ise armonik ve kontrpuantal
karmaşa hakim olur ve ikinci fikrin hatırlatılması
ile bölüm sona erer. İkinci bölüm, oldukça hızlı
ve uçarı bir havada Scherzoʼdur. Yalnızca iki dakika
süren bu bölüm, ortasındaki daha durgun ve karşıtlık
yaratan bir orta kesit dışında, rüzgâr gibi geçip gider.
Üçüncü bölüm de Chopin, kendine özgü romantizmini bir
Nocturne atmosferi içinde dinleyene yaşatır. Duyulan
melodi, Belliniʼnin “bel canto” tekniği ile söylenen
lirik aryalarını anımsatır. Son bölüm ise oldukça fırtınalıdır,
huzursuzluk içinde başlar. Oldukça sık tonalite değIşimlerinin
söz konusu bu bölüm, durmayan bir devinim ile akar
gider, ama sonunda Si majör tonuna ulaşılır ve bir
zafer havasında eser sona erer.
İstanbul Resitalleri,
Nisan 2010
Ian Hobsonʼs
ʻParnassusʼ Bi-Centenary Recital Programme Devised
by Ateş Orga
|