Program Notları
Resital No:45, Sezon:5, 2011-2012/7
MONA ASUKA OTT
12 Nisan 2012, Sakıp Sabancı Müzesi 'the Seed', İstanbul

CLAUDE-ACHILLE DEBUSSY (1862 – 1918)

20. yüzyılın en büyük Fransız bestecilerinden Debussy, piyano çalma tekniklerinde devrim yaratmış olan eserleriyle Chopin’den bu yana piyano müziğinin en önemli bestecisi sayılır. Claude Debussy, tam anlamıyla bir empresyonist bestecidir. Debussy’nin eserleri, sahip oldukları kalıcı karakteristik özelliklerle birlikte, adeta Claude Monet’nin resimlerinin işitsel halidir. Onun müziği, müzikteki “empresyonizm” kavramını tam olarak tanımlar, geç Romantizm ile erken 20. yüzyıl Modernizmi arasındaki geçişi temsil eder. Müzik tarihindeki en önemli Fransız bestecilerden biri olarak kabul edilen Debussy, 20. yüzyılın başında sanat dünyasının baş aktörlerinden biri olmuştur. Debussy, orkestra, solo piyano, oda orkestraları için ve vokal eserler yazmıştır. Aryalarla tanımlanmaktan öte, baştan sona bir vokal ve orkestra dokusu taşıyan ilk opera olan “Pélleas et Mélisande”yi de Debussy bestelemiştir. Debussy’nin piyano eserleri, hem onun piyanodaki sezgisini, hem de Wagner ve zorlu piyano besteleriyle çağının armonik ve teknik ufuklarını genişleten Liszt’ten aldığı ilhamı yansıtmaktadır. Debussy’nin, döneminin resim sanatında olduğu gibi, zihnindeki görüntülerle müziğini birleştirebilmesi sonucunda, “Reflets dans l’eau” (Sudaki Yansımalar), “La Cathédral engloutie” (Yutulmuş Katedral) ve belki de en ünlü eserlerinden biri olan “Clair de lune” (Ayışığı) gibi şaşırtıcı derecede güzel müzikal manzaralar ortaya çıkmıştır. Kansere yakalanan ve bu hastalık yüzünden enerjisi tükenen Debussy, her şeye rağmen beste yapmayı sürdürmeye çalışmış ancak 1914’te I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesi üzerine müziğe olan ilgisini kaybetmiştir. “Bu kadar insan kahramanca ölümle yüzleşirken ne gülebildiğini ne de gözyaşı dökebildiğini” söyleyerek 1 yıl süren bir sessizliğe gömülmüştür. Ancak daha sonra besteleriyle mücadeleye katılması gerektiğini düşünerek en son eserlerini vermiştir. Büyük besteci Mart 1918’teki Paris bombardımanında hayatını kaybetmiştir.

Bergamasque Süiti
28 yaşında yazmaya başladığı ve 43 yaşında tamamladığı eser, bestecinin hayranı olduğu ünlü Fransız Barok Besteci Jean Philippe Rameau’nun klavsen süitlerine bir nevi gönderme niteliğindedir. İlk kez 1905 yılında yayınlanmıştır. Sembolizm akımının en önemli temsilcilerinden Fransız şair Paul-Marie Verlaine’in şiiri “Clair de Lune”den (Ay Işığı) esinlenen besteci süitin en çok bilinen üçüncü bölümüne bu başlığı vermiş ve şiirde bahsedilen bergamask süite adını vermiştir.

FRYDERYK CHOPIN (1810 – 1849)

Romantik müziğin büyük ustası Chopin, Fransız göçmeni bir baba ve Polonyalı bir annenin dört çocuğundan ikincisi ve ailenin tek oğlu olarak 1810 yılında Varşova yakınlarında dünyaya gelmiştir. Müziğe çok küçük yaşlarda derin bir sevgiyle bağlanan besteci, dokuz yaşında verdiği başarılı konserin ardından öğrenim için Varşovaʼya gönderilmiş ve üstün yeteneği onun “Harika Çocuk” olarak tanınmasını sağlamıştır. Henüz 16 yaşındayken Varşova Konservatuarıʼna yazılmış, dönemin önemli eğitmenlerinden Joseph Elsnerʼden dersler almıştır. Bu sırada aşık olduğu Constantia Gladkowska için yaptığı ilk besteleri Chopinʼin sanatçı dehasının Elsner tarafından keşfedilmesini ve Elsnerʼin tavsiye mektubu ile kısa bir süre sonra birinci piyano konçertosunu çalacağı Viyanaʼya gitmesini sağlamıştır. Ancak, klasik akımın merkezi olan Viyanaʼda 19 yaşındaki Chopinʼin kullandığı serbest formlar pek ilgi çekmemiş bunun üzerine 1829 – 1830 yılları arasında farklı şehirleri kapsayan bir konser turnesine çıkmıştır. Chopin, 1831 yılında sadece Lizst, Berliöz gibi müzisyenleri değil aynı zamanda Hugo, Balzac gibi yazarları, Delacroix gibi ressamları buluşturan, Romantik Dönemʼin sanat başkenti ve hayatının sonuna kadar yaşayacağı şehir, Parisʼe yerleşmeye karar verir. Aristokrat bir çevre, şık salonlarda verdiği özel resitaller, aristokrat ailelerin genç kızlarına verdiği piyano dersleri Parisʼteki yaşamını şekillendirir. Besteciliği gelişir, yükselir ve adı tüm Avrupaʼya yayılır. Son konserini 1848ʼde Parisʼte vermiş; ertesi yıl 1849ʼda tüberküloza yenik düşmüştür.

Chopin’in cenazesi, Parisʼte yaklaşık 3000 kişinin katıldığı büyük bir törenle kendi arzusuna uygun olarak Mozartʼın Requiemʼi eşliğinde kaldırılarak ebedi yolculuğuna uğurlanmıştır.

Noktürn Op.15. No.2
Chopin, Noktürn (gece müziği) türünün kuşkusuz en şiirsel örneklerini müzik tarihine kazandıran bestecidir. Yazdığı 21 Noktürnʼde birbirinden ayrı güzellik, şairane atmosfer yakalamıştır. Müzik yazarı Walther Kampfer’e göre daha ilk duyuluşunda zengin arabesklerle süslenmiş olarak ortaya çıkan melodi bu noktürndeki gecenin salon lambalarıyla aydınlanmış bir gece olduğu duygusunu vermektedir. Chopin’in 20 yaşında yazmaya başladığı ve üç yıl içinde tamamladığı eser Op.15 katalog numarası ile kayda alınmış üç noktürnden oluşur, iki numaralı noktürn Fa Diyez Majör tondadır. Eser, büyük hayranlık duyduğu çağdaşı ve aynı sahneyi paylaştığı Yahudi asıllı Alman besteci ve orkestra şefi Ferdinand Hiller’e (1811-1885) ithaf edilmiştir.

Piyano Sonatı No.2
Bestecinin 27 yaşında yazmaya başladığı ve “Cenaze Marşı” adıyla da bilinen Romantik Dönem eseri 1839 yılında tamamlanmıştır. Ağır ve olgun bir girişle başlayan sonatın ilk bölümü hızlı tempodaki bir ana tema takip eder. Bu hızlı tempoya zaman zaman duyulan ağıtsal bölümlerin ağırbaşlılığı karşı çıkar. Büyük bestecinin bu birbirinden bağımsız bölümleri bir araya getirişini ünlü Chopin yorumcusu Alfred Cortot “Bir matem dansı” olarak tanımlamıştır. Sonatın 3. bölümündeki “Cenaze Marşı” birçok farklı enstrümandan orkestraya kadar düzenlemesi yapılmış, müzik literatürünün en tanınmış sayfalarından biridir.

FRANZ SCHUBERT (1797 - 1828)

19. yüzyıl Romantik dönem müziğinin ilk önemli bestecisi Franz Schubert olarak gösterilmektedir. Oldukça kısa süren ömründe (31 yıl) çok sayıda eser tamamlamış olan Schubert, müziğindeki lirik, şiirsel romantizm ile müzik tarihinde vazgeçilmez bir konuma sahip olmuştur. Özellikle bulduğu melodilerin akıllarda kalan güzelliği, onun müziğini ölümsüzlüğe kavuşturmuştur. 600’den fazla lied (şarkı), 9 senfoni, piyano için sonatlar ve yaylı çalgı dörtlülerinin her biri ayrı bir önem ve güzelliğe sahiptir.

Dört Empromptü Op. 90 No.1 ve No.2
Özellikle 19. yüzyıl Romantik dönem müziğinde bestecilerin sık kullandığı bir müzik biçimi olan empromptü ‘nün ilk önemli ve başarılı örneklerini Franz Schubert vermiştir. Vefatından bir yıl önce 30 yaşında iken bestelediği toplam sekiz adet empromptünün ilk dördü birinci seti, diğer dördü ikinci seti oluşturur. İlk setin bir numaralı empromptü’sü Do minör tondadır. Orta yürüklükte bir tempoda akan müzik melankolik bir havadadır. Başta duyulan hüzünlü bir tema, sonra yerini daha umut dolu ikinci bir lirik temaya bırakır. Bu iki tema arasında diyalog şeklinde gelişen ve sakin bir ruh halinde sona eren parça, Schubert’in müziğindeki şiirselliğe güzel bir örnektir. Hızlı tempolu 2 numaralı mi bemol majör empromptü ise yorumlaması teknik açıdan zor bir parçadır. Sağ elde duyulan akıcı iniş çıkışlar, durmak bilmeyen bir hareket kazandırırken aynı zamanda büyük bir zerafet de taşır.

FRANZ LISZT (1811 - 1886)

Macar kompozitörü ve piyanisti Franz Liszt, klasik müzik evreninin en karizmatik müzisyenlerinden biridir. Kiliseden, tiyatrodan, felsefeden etkilenmiş, hayatı boyunca değişik alanlara bakmış olmakla birlikte tüm serüvenleri içinde ‘Piyano’ hep merkezde kalmıştır. ‘Piyano Resitali’ kavramı Liszt tarafından geliştirilip olgunlaştırılarak bugünkü formunu kazanmıştır. Orkestral bir form olan ‘Senfonik Şiir’ de yine Liszt’in buluşudur. Liszt’in babası Haydn’ın orkestrasında çelist olarak çalışan saygın bir müzisyendi. İlk piyano derslerini Liszt’e babası verdi. 6 yaşında piyanoya başlayan Liszt, 8 yaşına geldiğinde ilk bestelerini yapmaya başlamıştı. 1821’de eğitim için Viyana’ya götürülen Liszt, Salieri’den ders almaya başladı. 1823’de Beethoven tarafından alnından öpülerek kendi deyişiyle müziğe vaftiz edildi. Aynı yıl ailesinin Paris’e taşınması nedeniyle Paris’e gitti. İlk evliliğini, ilişkileri başladığında evli olan Kontes Marie D’Agoult ile yaptı. Hayatı boyunca içlerinden biri de Wagner’in eşi olmak üzere birkaç evlilik yaptı. Kadınlar arasındaki popülerliği sık sık farklı bir kente taşınmasına yol açtı. Gençliğinde kilisenin etkisinde kapalı içe dönük bir yaşam süren Liszt, Paganini’yi dinledikten sonra değişip piyano ve konserlere açıldı.

Döneminin en büyük piyanisti olan Liszt, piyanonun o güne kadar yazılmış en zor eserlerini bestelemiştir. (Anne Pelegrinage) Kompozitörlüğünde Chopin ve Berlioz’den etkilenen Liszt’in armonik dilinden Ravel ve Wagner ciddi biçimde etkilenmiştir. 1847’den sonraki döneminde Weimar’ı bir müzik merkezi haline getirmek için çalışmıştır. Liszt, klasik müzikte romantik dönemin en merkezi figürlerinden biri olmuş; büyüleyici piyanizmi ile yaşadığı dönem boyunca Avrupa’yı ateşe vermiştir. Piyanizmine oranla daha yavaş yaygınlaşan kompozitörlüğünün yanısıra değerli bulduğu diğer müzisyenlerin çalışmalarının yerleşmesi ve yaygınlaşması için büyük emek vermiş, müzik eğitimine doğrudan katkıda bulunarak bir çok öğrenci yetiştirmiştir.

Ständchen” & “Auf dem Wasser zu singen”
Liszt’in, Schubert’in şarkılarını piyano için uyarladığı “Schubert’in 12 Şarkısı” başlıklı çalışması, S.558 katalog numarası ile kayda alınmıştır. 12 bölümden oluşan eserin La bemol majör tondaki 2. parçası Auf dem Wasser zu singen” ve Si bemol majör tondaki 9. parçası “Ständchen von Shakespeare”dir. Liszt’in 26 yaşında yazmaya başladığı ve bir yılda tamamlanan eser 1838 yılında ilk kez yayınlanmış ve Aragon Kontesi’ne ithaf edilmiştir. Aragon, İspanya’nın kuzeyinde yer alan bir bölgedir.

İspanyol Rapsodisi
Liszt’in 52 yaşında bestelediği eser, bestecinin 30’lu yaşlarında olduğu 1844-45 yıllarında İspanya ve Portekiz’e yaptığı gezilerden ilham almıştır. Geleneksel İspanyol müziğini anımsatan bu eseri ilk kez 27 Nisan 1866’da Liszt’in damadı Hans von Bülow seslendirmiştir. Solo piyano için yazılmış olan ve ilk kez 1867 yılında yayınlanan romantik dönem eseri, III.Napolyon’un (Napolyon Bonaparte’nin) İspanyol asıllı karısı Fransa Kraliçesi Eugénie’ye ithaf edilmiştir.

İstanbul Resitalleri, Mart 2012


ANA SAYFA

İ S T A N B U L   Istanbul Recitals    RESİTALLERİ
M&K